Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ve Mersinden Kadın Kooperatifi Başkanı Meral Seçer, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Akdeniz Ziraat Odası ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi iş birliğiyle düzenlenen ‘Tarımda Girdi Sorunları ve Çıkış Yolu’ konulu “Üretmezsek Tükeniriz” konferansına katıldı. Başkan Seçer, tarımın ekonomik değil, sosyal bir sektör olduğunu vurguladı ve günü kurtarmak için tarım ve hayvancılık projeleri yapmadıklarını ifade etti. Büyükşehir Belediyesi olarak hayata geçirdikleri ve geçirecekleri tarımsal projeleri anlatan Başkan Seçer, “Son 3 yılda toplam 75 milyon lira çiftçiye biz direkt destek vermişiz. Üretmezsek tükeniriz, kaybederiz. Üretmek zorundayız. Her alanda çalışmak zorundayız” dedi.
“TARIM, DENİZDE BİR BAŞINA KALMIŞ KAPTANSIZ BİR GEMİ GİBİ. UMUT EDİYORUM KARAYA OTURMAYIZ”
Başkan Seçer, konferansın Türkiye tarımına sektörde iç içe olan insanların gözünden bakarak ışık tutmak için düzenlendiğini belirterek, gerek iş, gerekse siyasal hayatında her zaman tarımın içinde olduğunu vurguladı. Tarım sektöründe son 20 yılı ele alarak bazı değerlendirmelerde bulunan Başkan Seçer, şöyle devam etti:
“Son 20 yıl içerisinde aslında Avrupa Birliği müzakere süreciyle beraber tarıma yönelik çok iyi bir gidiş gözlemlenmeye başlanmıştı. Avrupa Birliği için açılan 35 faslın 3'ü tarımla ilgiliydi. Çünkü Avrupa gıdanın, üretimin, çevrenin korunmasının ya da dünyada en büyük silahın aslında o konvansiyonel ya da nükleer silahlar olmadığını gıda olduğunu bizden daha iyi görüyor. Şimdi de görüyoruz. Hem pandemide gördük hem şimdi yaşanan çatışmalarda bunu görüyoruz. Üç başlıktan biri tarım ve kırsal kalkınma, biri hayvan sağlığı, veteriner hizmetleri, biri de su ürünleriydi. Türkiye tarımı adına çok önemli yasalar çıktı. Uygulamada sıkıntılar vardı bir müddet. O zaman hükümet işi ciddiye almaya başladı. İyi de giden işler oldu ama lakin her konuda olduğu gibi Türkiye bu konuda istikrarsız kaldı. Belli bir süre sonra Avrupa Birliği’yle müzakere süreci akamete uğrayınca tarım denizde bir başına kalmış kaptansız, tayfasız bir gemi gibi rüzgarın esintisine göre sürüklenmeye başladı. Şimdi geldiğimiz noktada umut ediyorum karaya oturmayız.”
“TARIM, EKONOMİK BİR SEKTÖR OLAMAZ. TARIM, SOSYAL BİR SEKTÖRDÜR”
Bir dönem Bakanlığın çıkardığı kitapçığın önsözünde “tarım ekonomik bir sektördür” yazdığını anımsatan Başkan Seçer, “Tarım, ekonomik bir sektör olamaz. Tarım, sosyal bir sektördür. ‘Hesap, kitap yaptık, yurt dışından ithal edersek daha ucuza ithal ederiz, destek yapmayalım, üretim yapmayalım.’ İşte savaş çıktı, Rusya kapıyı kapattı, ayçiçeği gelmedi. Hani ekonomik sektördü? Üstüne üstlük üretimi durdurdu. Bir sürü insan Büyükşehir’in kapısına dayandı ‘bana iş ver Başkanım’ diye. Gelişmiş ülkelerde bu oran çok daha düşüktür. Onlar işi farklı halletmiş. Amerika, Avrupa Birliği’nde her dört kişiden biri istihdamda tarımdadır. Bu bir realitedir, gerçektir. Onu düşürdüğünüz anda ikame bir sektör yaratamıyorsanız, yeni fabrikalar açamıyorsanız o insanları oraya istihdam ettiremiyorsanız, sokağa attırıyorsanız işte sosyal sorunlar başlar. İşte onun için tarım sosyal bir meseledir” diye konuştu.
“3 YILDA ÇİFTÇİYE TOPLAM 75 MİLYON LİRA DESTEK VERDİK”
Başkan Seçer, Büyükşehir Belediyesi olarak birçok alanda tarımsal desteklerde bulunduklarını belirterek, Balandız’ın sarı buğdayı ve Gülnar’ın nohutu gibi yerel tohumların yeniden canlandırılması için yaptıkları çalışmalardan farklı meyve-sebze üretimlerine, fide fidan desteklerinden ekipman desteğine kadar birçok projeyi bölgelerin üretim özelliklerine göre hayata geçirdiklerini söyledi. Bazı dağıtım desteklerini üretici katkılı aldıklarını belirten Seçer, “Lavanta, kantaron, nergis soğanı, avokado, badem, ceviz fidanı. Bunlar bölgeye kazandırdığımız birçoğu yeni ürünler. Avokado bugüne kadar bu bölgede ekilmiyordu. Bilinen bir şey değil. Bunların da kazancı yüksek çeşitler olduğunu bildiğimiz için yapıyoruz. Ama klasik zeytin fidanından incir fidanına kadar da dağıtımımız oluyor. Örneğin bu yıl uygulamaya koyduğumuz pasiflora fidesi, bu da çok yeni, çarkıfelek diyorlar. Bunlar çok lüks yiyecekler de değil ama tabi bizim için pazar değeri de önemli. Yani harcıalem üretim de yapacağız ama İstanbul’a, Ankara'ya ya da yurt dışına lüks manavlara lüks üretimler de yapacağız” dedi.
Gübre çeşitlerinde son 1 yılda yüzde 200-300’lere varan oranda artışlar yaşandığını, çiftçinin bu nedenle zor durumda olduğunu belirten Başkan Seçer, sebze ve tahılda yüzde 300, narenciyede yüzde 500 maliyet artışı olduğunu söyledi. Seçer, “Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da organik gübreden mikrobiyal gübreye kadar birçok konuda üreticilerimize destek olmak istiyoruz. Son 3 yılda direkt destek olarak, örneğin geçtiğimiz yıl 42 milyon 500 bin lira bütçe var ama bunun 32 milyonunu direkt biz çiftçiye destek vermişiz. Son 3 yılda toplam 75 milyon lira çiftçiye biz direkt destek vermişiz. Fide, fidan, hayvancılık desteği. 18 milyon 2019 yılı, 25 milyon 2020 yılı ve 32 milyon 2021 yılında direkt destek vermişiz” diye konuştu. Seçer, hayvancılık alanında yaptıkları destekleri de tek tek anlattı.
“DENEYİMLİ ÇİFTÇİLERİMİZ, TOPRAĞIMIZ, HER ŞEYİMİZ VAR AMA NE YAZIK Kİ ÜRETEMİYORUZ”
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, tarımda plansızlık, ulusal tarım politikalarından uzaklaşmak, saha ile diyaloğun yeterli olmaması gibi birçok nedenle sektördeki sıkıntıların arttığını belirterek, şunları söyledi:
“Tarımda bir kargaşa ortamına doğru gidiyoruz gibime geliyor. Dalında çok deneyimli çiftçilerimiz, arazimiz, toprağımız, her şeyimiz var ama ne yazık ki üretemiyoruz, üretmeyi durdurduk. Türkiye bundan 15, 20 yıl öncesine kadar ayçiçeği üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biriydi. Bakliyatta, buğday, arpa, nohut. Türkiye dünyanın en kaliteli mercimeğini üreten bir ülkeydi. Türkiye'de artık bunların üretilmediğini, çiftçinin üretmekten uzaklaştığını gördük. Türkiye'nin sadece tarımda değil, her alanda sanayide, teknolojide, turizmde planlama yapması gerekir. Bu planlamaların süreçlerinde yerel dinamiklerin içinde olması gerekmektedir. Yerel dinamiklerin içinde olmadığı hiçbir süreç, hiçbir karar pozitif olmuyor ne yazık ki. Bunu belirgin bir şekilde görüyoruz. Türkiye’nin üzerinde durması gereken en önemli konu yerel dinamiklerin, yerel akademisyenlerin, yerel bilginin değerlendirilmesidir. Bu konferansı biz diye düzenledik? Tarımın önemi kat be kat arttı. Türkiye’de de bu söyleniyor. Bunu daha iyi ortaya koymak, sorunların çözüm yolları nedir burada bunları tartışmak, planlama yapamayan yetkililerin belki buradan bir şeyler öğrenip dersler alıp planlamalarını yapabilmesini sağlamak için bu konferansı düzenledik.”